bazen bellirli bir dönem,
belirli bir süre,
varıyordu ha, geliyordu ha... Sonra; Sıfır sıfır elde var yine sıfır. Köy diyince aklıma
hep bu hesap geliyor artık. Sıfır sıfır elde var yine sıfır. Bu köyü cana getirmek lazım. Bir çıngı, Bir atılım. Birkaç on kişinin çalışabileceği bir yatırım. Başpınarı yeniden sulanır hale getirmek,
karadiğine yine eskisi gibi patetes mısır ekmek, eskiden olduğu gibi yine bağlara kaysı badem dikmek...
Bunlar için gayrete gelmek, gayrete getirilmek gerekliliği vardır.
... Bir derin kuyumuz var öylesine bekleyen... Neden vurulduğu,
neden beklediği
bilinmeyen,
ne zamana kadar bekleyeceği meçhul,
kim tarafından çalışır hale getirileceği hesap edilemeyen.
...
Öylesine bom boş duran. Tarlalarımız,
Hemde uçsuz bucaksız,
ekip biçip, götürüp ofise attığımız buğdaylarımız,
ÇÖandıra götürüp unla değiştirdiğimiz ürünlerimiz. Pazardan peynir alırken
Öldüm parasına Yimpaşa, Yalçınlara sattığımız sütlerimiz, Hani
mavimtrak yada bem beyaz pet şişeler üzerinde yazar
“doğal kaynak suyu, doğal menba suyu “diye, Köyün her tarafından boşa akıtıp heder ettiğimiz kaynak sularımız menbalarımız,
...
Gidip Sarıkayadan hazır yem alırken, Dağda taşta kuruyup heder ettiğimiz otlarımız.
...
Koyuna, sürüye, çobana hasret kalmış uçsuz bucaksız meralarımız. .....
Herkesin birbirinden beklediği Bir atak
bir hamle
bir adım.. Bu öyle bir beklenti ki Birlikte beklemekten ölüm sessizliğine gömülmüş sevgili köyüm. Her seçim döneminde sırayla sayılan yoklarımız. Sonra unutulan umutlarımız. Hizmet Belediyeden maaş almakla verilir inançlarımız. Seçimlerde profesör olan sonra saflaşan, salaklaşan insanlarımız.