BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR Sayfa BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR BABAYAGMUR " allowscriptaccess="always" width="193" height="230">

   
 
  Gıslavet Lastik
Lastik ayakkabım. ...

Yeni alındığında ne kadar çok sevinmiştim.

Işıl ışıl ayna gibi parlıyordu.

Elime alır almaz hemen koklamıştım.

Lastik kokusu ne kadar da güzel gelmişti o günlerde bana.

Sonra onunla kuru yere basmaya kıyamamış, Çaput minderler üstünde, yastıklar üzerinde gezmiştim evde, yatarken koyacak yer bulamadığım için yastığımın altına saklamıştım.

Sabah giyip okula gidecektim ama gözüme hiç uyku girmiyordu. 2-3 yıl önce Ahmede aynısından alınan ve şimdi yırtık pırtık olan ayakkabısının üzerine basmıştım kıskançlıkla.

Yarın oda benim ayakkabımın üzerine basarsa ?
En iyisi teneffüste sıranın gözüne saklayayım.
Dışarı yine eski gıslavetle çıkarım.
Kimse görmez.
Ama; Ya .... ..... görürde çalarsa ?
Ooof adamın yeni ayakkabısının olması ne kadarda zormuş.

Neyse geç saatlere kadar uyuyamamıştım, sonra derin bir uykuya dalmışım, sabah her zamanki kalktığım vakti biraz geçirmiştim.
 
Sonra annem;
-Oğlum, kalk artık dışarısı öğlen olacak diye seslendi.
Sesi duyar duymaz yatağımdan fırladım.
Hemen yastığımın altından lastiklerimi çıkartıp, sağını solunu sildim elimle.
Sonra okula geç kalmanın telaşı ile hemen üstümü başımı giymeye başladım.
 
Annem;
-Önlüğünü giyme diye uyardı.
Neden diye sordum !
-Bu gün bağın gözü açılacak, okula gitme günlükçülerin yanlarında durursun, çubuğun piçlerini toplarsın.
Dedi.
Biraz durakladım.
Ben sabaha kadar okulda arkadaşlarıma ayakkabılarımı göstermeyi planladım, şimdi başımıza bağ çıktı.
...
Olsuuun Çimenlere, çiçeklere basa basa bağa gitmek daha güzel olur dedim.
Kahvaltımı yaptım.
Artık bağa gitme zamanı gelmişti.
Kapının tahta eşiği üzerine çıkarak gıslavetlerimi giydim.
Elimi belime koyarak güneşe doğru şöyle bir gerildim.
Ve bağa doğru yolculuk başladı.
Yukarı harmana kadar taşlara basarak gidersem ondan sonrası kolaydı, her taraf çim ve çiçeklerle doluydu.
Başladım taştan taşa sekmeye.
Allah Allah ya bu gıslavet lastikle zıplamakta ne kadar kolay ve güzel oluyordu.
Artık yakın taşlara basmaktan vaz geçtim, zıplayabileceğim en uzak taşlara zıpladım.
Vay be...
Bu ayakkabılarda mersedes gibi kaçıyordu.
Yukarı harmana çıktığımda bana kim yetişebilirdi.
Bu hızla çabucak çıkmıştım harmana.
Orada en yüksek vitesi taktım.
Küçük tepeleri uçarak geçiyor, koşuya yeni şekiller ve figürler ekliyordum kendi kendime.
Bazen zikzaklar yapıyor, bazen ayak tabanlarımı yukarı kaldırarak arkaya dönüp ayakkabının tabanındaki o eşsiz sanat eseri kirtişlere bakıyordum.
Artık bağların içine girmiştim.
Bizim bağa az kalmıştı.
Yaa birazda dallardan sarkarak gideyim deyip önüme gelen ağaçların dallarına tutunarak ilerliyor o ağaç bitince başka bir kaysı, badem veya eriğe geçiyordum.
Sonunda kendi bağımıza gelmiştim.
Günlükçüler yorulmuş sigara molası vermişlerdi.
Karşılarına oturdum.
Pantolonumun paçasını biraz yukarı sıvadım.
Niyetim onlara ayakkabımı göstermek.
Taaa...
Millet gözünün içine akan terleri siliyordu.
Ayakkabımın farkına varan bile olmamıştı.
Biraz üzüldüm tabii.
Ne olurdu sanki;
Ooo ayakkabılarında çok güzelmiş deselerdi.
Demediler.
Ne yapalım.
Sonra hep birlikte kalktık.
Ben lastiklerimi çıkartıp bademin dalına koydum. geriye doğru çekilip güzel bir şekilde baktım.
Ve başladım yalın ayak işe,
Onlar bağ gözü açıyor bense onların kestiği piçleri (sürgün) topluyordum.
Bir ara, lüzumsuzun birisi;
-Ha uşaklar biraz gayret edelim.
Bakın yağmur geliyor ortalık ıslanmadan şurayı bitirelim dedi.
-Ney yağmur mu diye hayıflandım kendi kendime.
Sonra hızlı bir şekilde gözü açılan çubukları dolaştım tüm piçleri topladım.
Artık oturmuyordum, ğünlükçülerle bire bir çalışmaya başladım. Onlar çubuğun gözüne beli teper tepmez kesilen sürgünleri hemen alıyordum.
Bağ bir an önce bitsin, yağmur yağmadan, ayakkabılarım çamur olmadan eve dönelim diye.
Ama bulutlar benden daha hızlı davranıyordu.
Tepemize dünyanın buludu toplandı,
Derken bir gök gürültüsü,
Ve yağmur düşmeye başladı iri iri seyrek seten ama yerleri ıslatmaya kararlı bir şekilde.
Günlükçüler burcu burcu kokan serin rüzgara karşı bağırıyordu
-Ha uşak ha,
-Kim demiş bağ bitmez diye loovvv.
-Yağmur yağıyor yağmur da başıma dane dane...
-Haydi son bir gayret beyler.
Yağmur iyiden iyiye hızlanmıştı.
-Ya burada haymalıkta (Bağ damı)yokmuş
- Bırakın ülennn haymalığı zaten ıslandık hasta oluruz hemen köye gidelim.
Birden;
Haydin toplanın gidiyoruuuz diye bir ses inledi.
Beli omzuna atan koşmaya başladı köye doğru.
Bende iyice ıslanmıştım.
Hemen ayakkabılarımı ağacın üzerinden aldım içindeki yağmur suyunu boşalttım.
Birini bir elime diğerini öteki elime alarak arkalarından koşmaya başladım köye doğru.
Ancak günlükçüler yola doğru koşarken ben kestirme yolu tercih etmiştim.
Onlardan önce aşağı öze ulaşmıştım.
Ama özden akan su o kadar çoğalmıştı ki karşıya geçecek yer bulamıyordum.
Aha şuradan geçerim, aha buradan derken Sonunda bir yerden karşıya zıpladım ve geçtim fakat çamurdan ayağım kaydığı için yüzü koyun yere düşmüştüm.
Olsun karşıya geçtim ya diye sevinecektim ki.
Bir baktım;
Benim gıslavetin birisi su üzerinde yüzüp gidiyordu.
Öz boyu arkasından koştum.
Bir türlü yetişemedim.
Sonunda;
Bir köprü altına girdi.
Bir daha da çıkmadı.
Hatırlıyorum da...
O gün ne kadar yağmur yağmışsa
Gözümden de o kadar yaş akmıştı.
Şimdi ne zaman ayakkabısı eski bir çocuk görsem hemen sele giden gıslavetim gelir aklıma
02.04.2009- Yozgat
B A B A Y A G M U R
 
Kullanıcı adı:
Şifre:
Facebook
 
muhasebe
 

Sitene Hava Durumu Ekle
Sitene Altın Fiyatları Ekle
Sitene Döviz Kuru Ekle
Sitene Gazete Ekle
 
ttp://in.sitekodlari.com/mebhaber6.js">
 
 
IP adresi tütüne son
 
Bugün 1 ziyaretçi26942 kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol